Kafiyesi yok artık ,titrerken yosun tutmuş tüm
harflerim.
...Çok geç kaldın, dipsiz kuyularda yazdığım senli şiirlere.
Son isyanını çekince yüreğim.
...Vurdun bak! Bu lâl yamalı kefenleri ömrüme. Düşlemişim
işte, bir aşkın yangın kokan baharlarını. Uzaklardan b/akışında tek
kanatla uçar sandım kelebekler. Acemiydi oysa, uçurtmalarının
bağlı ipleri. Suç üstü kelepçelerine bin küfür etsek neye yarar? Gün
ölür. Kaçak fısıltılarında, ruhuma kezzaplar sürdüğün. Süzülür
ayrılığın tadı. İdam edilen bir serçenin, son duasından. Bu da
benim öyküm işte. Tut ki ,beyhude değildi k/anlı bıçaklı
avuçlarımızda bu firari aşk. Tut ki ,akşamın en sessiz zamanlarında,
susatmadın bir yudum sevgi diye. Tut ki, bu kurşunlar değil de,
sesin çarpıyor hâlâ sol yanıma. Fısıldadım… Dudaklarımda
kanayan nergislerime adını . Biçare keşfetmeye inat güzlerim
y/anıyor. Volta atan karanlıklarımı özlem türkülerine boyarken.
Örtüldü göz yaşlarım, bir mecaz suskunluğun siyahında. Islak kuzey
rüzgarlarında, en zoru susmak biliyor musun? Ezberlemeye
çalışsam da faydasız. Açık bıraktığın, gönül kapının eşiğinde
kalabalıklarda. Gam, gözlerimde nem yüreğimde depremlerinden arta
kalan K/ustu hayat çığlığını şimdi bir şimâl üşürken avuçlarımda. Hep
mi dul bu geceler? Hep mi dul? Fırtınalar okşuyor saçlarımı sen
yerine , Kaybolmuş çöllerde saçak altı sevişmelerin ağıtta. Aşkımın
korlarından bir cehennem giyindim, ey yar ! Cehennem ateşlerinden,
en h/arlısını beğendim kendime. Ölümler tanır beni artık, bu
mahşerin kıyısında. Korlar sıraya dizilir ,ruhuma yapışan bu
yangınlarda. Şimdi dikenli soluklarından kalan kanayan yanımla , Sanadır
bu şiir ey yar! Sensiz tüm kaldırımları yürümekte aciz kaldığım, bu
şehirden. Gel ! Sönmez ateş bu matem kokan denizlerde. Satır
başlarıma kaç bekleyen beni gömdüm ben? Yolculuk vaktidir ey yar! Sıkı
tut tüm gizli öznelerini ki geceler hep tuzak göreceksin. Yolculuk
vaktidir. Çırpınan son nefeslerimi ciğerlerine üfleyecek bir melek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder